Otomobil, özgürlüğün sembolü, kişilik artırıcı, penis ikamesi otomobil hesap vermelidir burada. Colin Cremin

 

                                            


ÇARESİZLİĞİN RUHU 

İbrahim Akyürek


İlk defa seçim afişlerinden bu kadar huylandım, komik bulmaya başladım. 
Afişlerin nereye asılacağını denetleyemeyen aday adamların kendilerini bile yönetmekten aciz olacağını, daha yeni bakımı yapılmış tarihi eserleri gözü kara afişletmekten çekinmediklerini gözleyince anladım. 
Bu adamların ve bu adamlara oy verenlerin çıkar ilişkileri içinde olduklarını, bu danışıklı birbirini kullanma zincirinin ortak bir anlamı olduğunu sezdim: “Çaresizliğin ruhu” 
Çaresizlerin ruhu; tarihi çeşmelerin, surların, evlerin değerini; bunların hepsini barındıran memleketi, yeryüzünü hesaba katmaz. Çaresiz kendine düşkündür, dıştan sağlam görünen ancak iç duvarları yıkık dökük terkedilmiş binalar gibidir.

 
Partili çaresiz nefer, Aziz Nesin’in bir taşlamasındaki  “Bir üsttekine kuzu, bir alttakine canavar kesilen yurttaştır. İl ve ilçedeki çaresizin izini sürerseniz çeketini iliklediği, saygılarını sunduğu Ankara’daki bir partili efendisine kolaylıkla ulaşabilirsiniz. 
Ankara’daki büyük çaresizi izlersiniz uluslararası saldırganlığın merkezlerinde; TÜSİAD, IMF, Dünya Bankası ve silahlı örgütleri NATO’da, Beyaz Saray’ın açık-gizli bölmelerinde ezilip büzülerek memleketi  pazarlarken bulabilirsiniz. 
Sokağını asfaltlatmak, içerden adam çıkarmak, çocuğunu işe koymak, üniversite yurdunda ya da hastanede bir yatak kapmak gibi karşılık bekleyen, üretilmiş düzen sorunlarıyla cebelleşen çaresiz seçmen, kendisi gibilerle dayanışmak yerine merkezdeki adamların oy deposunun malzemesidir. 
Örneğin; seçmenin birim değeri on olan çıkar oyu, ilişkiler sonucu katlanarak bürokrasinin ve piyasanın zirvelerinde  yüzbinler değerine tırmanır. 
Kaygılı seçmen; oyunun değerinin ulusal ve uluslararası politikalarda nelere yol açtığını, hangi petrol-çıkar hattı uğruna çocuğunun piyasaya, savaşa sürüleceğini hesaplamaz. 
Çaresiz; çaresizliğinin nedenleriyle yüzleşmemek için bayrak-millet-din ezberinin sakinleştirici gücüne sığınır. Aslında memleket sevgisi “artistiktir”, üstelik kullanılmaya da açıktır. 
Şaşkınlıkla gözlediklerimiz, Ezilenlerin Pedagojisi (Paulo Freire) kitabındaki “Egemenlik altındaki bilinç, bölünmüştür, kaypaktır, korku ve güvensizlik doludur cümlesine tam uyar.


Afişlerdeki adamların el-kol-yüz ifadeleri, kaygılı durumlara karşı bir savunma yöntemini yansıtan büyüklenmeci- şişinmeci ifadelerle çarpılmıştır. Sakin bakılmadıkça normalmiş gibi gelen bu ifadelerin oy toplamada (alıcılarda) etkisi var mıdır? Bu ikircikli kişilik işaretleri (yalama musluk örneği) dokunanı tedirgin eden davranış ve düşünce yarılmalarının ipuçlarıdır. Bu durumları ile bir otobüsü bile yolcularını azarlamadan sürmeleri kuşkulu adamların memleket işlerini üstlenmeleri nasıl engellenebilir? 
Parti binalarının düşünce-dayanışma üretilen yerler olması yerine -çoğu erkek- kaygılı çaresizlerin sosyal ilişkiler bürolarına dönüşmesi, saldırganlıklarına hazır cemaat bulma, güvenlik ihtiyacını giderme mekanları olması; partilerde idealist, özgüvenli, kişisel-toplumsal yarar ve kaygılarını ortak paydada imeceyle çözmek isteyen kadın-erkek ve gençlerin nefes almasına izin vermez.

 Bu yazı 28 Mart 2004 Yerel Seçimleri sonrasında yazılmıştır. 
"Artistik Hareketler" Başlıklı Fotoğraf Sergisi'nin Sunum Metnidir.