Otomobil, özgürlüğün sembolü, kişilik artırıcı, penis ikamesi otomobil hesap vermelidir burada. Colin Cremin

otopark

 

Koca’nın yeşil alan talanı yeniden başladı

İstanbul Acıbadem’de, Fahrettin Kocaya ait Medipol Hastanesi otoparkı için iş makineleri yeşil alana girdi. Deprem riski de olan alanın talan edilmesine tepki gösteren mahalleli Aslı Kahraman Eren, “Dev panolarla alan kapatılıp, ağaçlar yok edilecek. Koca’nın hastanesi hastane değil, ticarethane” dedi.  Mahalleli ve yaşam savunucuları, bir yıl önce de benzer girişimin olduğunu anımsatarak "Gece-gündüz aylarca nöbet tuttuk. Direndik ve iş makinelerini geri gönderdik. Ardından hastanenin karşı çeperindeki kamusal yeşil alana girildi. Bir ay direndik, kolluk güçleri nezaretinde yüzeysel otopark yapıldı. Bugün tekrar hastane yanındaki karayollarına ait dev alanda çalışma başladı. Bu kabul edilemez" dedi.

Acıbadem Sakinleri Dayanışması, Medipol’ün otopark projesine karşı daha önce de yaklaşık bir yıl boyunca nöbet tutmuş, eylemler yapmıştı. Dayanışma, imar planlarında “çocuk parkı” olarak görünen kamusal alana yapılan yüzeysel otoparkı engellemek için aylarca mücadele etmişti.

DEPREM RİSKİ

ceza almamak için

 

Zehra Kınık ceza almamak için tazminat istemeyen anneye habersiz para gönderdi

Kınık Demir dava sürecinde, anne Hasret Doğan’a da defalarca para ödemeyi teklif etti. Ancak Hasret Doğan, Zehra Kınık en ağır cezayı alana kadar hukuk mücadelesini sürdüreceğini söyledi, tüm teklifleri reddetti.

Anne Hasret Doğan, “Defalarca para vermek istediler ancak ve kabul etmediğim halde, manevi tazminat adı altında zorla, kafalarına göre para yatırmışlar. Cezadan kurtulmak için yolladıkları bu parayı kabul etmiyorum. Adalet mücadelem sonuna kadar devam edecek. Toplumun bu davaya sahip çıkmasını istiyorum” dedi.

Bu arada baba Serdal Barlasçeki, mahkemeye bir dilekçe vererek şikayetini geri çekmişti. Ardından Zehra Kınık’ın çarptığı, Batın Barlasçeki’nin arkadaşı ve motosikletin sürücüsü Yavuz Selim Öztürk de mahkemeye bir dilekçe vererek, Zehra Kınık’tan artık şikayetçi olmadığını bildirmişti.

Ne olmuştu?

Belgesel

  

Tarsus

 3 Can Alan Facia: Şırnaklı Tarım İşçilerini Taşıyan Servis Tarsus’ta Tıra Çarptı!

 

Mersin'in Tarsus ilçesinde meydana gelen feci kazada, ekmek parası için kilometrelerce yol kat eden tarım işçilerini taşıyan minibüs, otoyolda tıra arkadan çarptı. Yaşları 18 ile 51 arasında değişen 3 işçi hayatını kaybetti, 16 işçi yaralandı. Emine İrem Oktan, Maşallah Oktan ve Halil Boztoğan, geride gözü yaşlı ailelerini bıraktı.

2024

 İslam Hukuku Bağlamında Trafik Kurallarının Değerlendirilmesi 

Antep

AKP’li Gaziantep Belediyesi, yüzde 68 görme engelli olan belediye işçisini otoyolun ortasındaki refüjü temizlemesi için görevlendirdi. Ali Şahan bir aracın çarpmasıyla yaşamını kaybetti ama belediye yöneticileri yargılanmıyor. 
Can, tutuksuz yargılanırken Ali Şahan’ın oğlu Yılmaz Şahan ise olaydan kısa süre sonra polis merkezinde alınan ifadesinde “Babam 5 yıldır Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nde park, bahçe, peyzaj işçisi olarak çalışıyordu. Bu işe yüzde 68 görme engeli olduğundan dolayı engelli kadrosundan girdi. Babam ilk iki yılını mahalle arasındaki parklarda çalışarak geçirdi, akabinde işten istifa etmesi için belediye yetkilileri baskı kurdu. Babam işini bırakacak herhangi bir neden olmamasından dolayı işine devam etti. Bu sefer babam istifa etmesi için otoyollardaki orta refüjlerin peyzaj işinde görevlendirildi. Babam sürekli yaptığı işin çok zor olduğunu, çok tehlikeli olduğunu, gözündeki görme kısıtlılığı sebebiyle işi yapmakta zorlandığını dile getirdi” ifadelerini kullandı.

                       

15 Kasım 2025 Pazar:

     

15 Kasım 2025  Pazar:

Bundan 31 yıl önce, Kasım ayının üçüncü Pazarı, Karayolu Trafik Mağdurlarını Anma Günü olarak gündeme alındı. İlk on yıl boyunca Avrupa Karayolu Trafik Mağdurları Federasyonu (FEVR) ve ona bağlı uluslararası  kuruluşlar tarafından değerlendirilen bu özel gün, merkezi İngiltere’de olan RoadPeace tarafından 1993 yılından başlayarak yaygınlaştırıldı. Sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla dünyanın farklı noktalarında Karayolu Trafik Mağdurlarını Anma Günü toplantıları yapıldıDünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Birleşmiş Milletler (BM) üyelerinin desteği ile 26 Ekim 2005 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda “Dünya Karayolu Trafik Mağdurlarını Anma Günü” genel kabul gördü.

 SergiOdası

Karayolu Trafikte Can Güvenliği Kitaplığı 
2012-2025 : Zonguldak 
www.67kentimiz1.blogspot.com / Hayatımız Trafik

PAŞAKÖY


 
Bolu Kartalkaya yangın felaketine dikkat çekmek için 78 çarşaf asıldı

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde 21 Ocak’ta meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına dikkat çekmek amacıyla, yangında eşi Ceren ve kızı Lalin Doğan’ı kaybeden Rıfat Doğan’ın öncülüğünde iki binanın camlarından 78 çarşaf sarkıtıldı.

İş insanı Rıfat Doğan, yangın felaketine farkındalık yaratmak için harekete geçti. Paşaköy Mahallesi’nde kayınpederine ait şirket tarafından kaba inşaatı tamamlanan iki binanın camlarına, yangında hayatını kaybeden 78 kişi için aynı sayıda çarşaf asıldı. Ayrıca binalara, yangında yakınlarını kaybeden ailelerin kurduğu “Başka Canımız Yok” Platformu’nun pankartları ile 78 kişinin isimlerini ve “İhmal Değil Olası Kast” yazısını taşıyan pankartlar yerleştirildi.

Mallaşıyoruz

 

“Sayın Hayvanlar”ı anlamak üzerine bir yazı    
İbrahim Akyürek   2011

Atilla Öksüz geçenlerde Pusuladaki köşesinde sert bir yazı yazdı. Piknik yeri ve plaj gibi kamusal alanlarda bırakılan poşet, bez, izmarit gibi çöplerin sahiplerine, mangalcılara dokunarak “Sayın Hayvanlar” başlığı altında içini döktü:

“Türklük, Müslümanlık böyle bir şey mi”

“Yarın yeniden buraya geleceklerini nasıl akıl
edemezler”

“Üstelik hepsi okumuş, görmüş geçirmiş, evinde titiz, bahçesinde çöp atmayan mahluklar” dedi.

Yani, hepimizin içinden - dışından kızıp söylendiği noktalara dokundu. Okurları Atilla’nın gözlemlerine katılarak “anlamak mümkün değil” biçiminde şaşkınlıklarını bıraktı.

Ben bu durumlarda gayet sakinim. Nedenini sorarsanız kızgınlığımı fırsata çevirip günümüzde olup bitenleri anlamlandıran kitaplara öncelik tanıyorum.

Daha yarısına gelmediğim, elimin altındaki “Yeni Bireycilik” kitabı “boşuna sinirlenmeyin anlamak mümkün” dedirtiyor insana.

Zaten sanat, bilim anlamak, sakinleşmek çabası değil mi?

Mallaşıyoruz
Piknik ve plaj gibi yerler kamusal alan, toplumun karşılaştığı yerler diyorsanız en başında Reagan’ın, Özal’ın ideolojik ve dönemsel eşiti; Erdoğan'ın tam gazla yolundan gittiği önceli, özelleştirmenin kraliçesi Margaret Teacher'ın “Toplum diye bir şey yok, sadece bireyler ve aileler var” ünlü sözünü kitaba bakarak anımsamakta yarar var.

Birey derseniz, kitabın yazarlarına göre “arzuların özelleştirilmiş bölgesi” oluyor. “Piyasanın yaratıcı yıkımı” bireyi “anlık haz”, “yalıtılmış hazcılık” ile tüketimin nesnesi yapıyor.

“Yarın buraya geleceklerini nasıl akıl edemezler” diye sinirlenen Atilla’yı kitabın iki yazarı şöyle yanıtlıyor sanki: 
“ne alırsam ben oyum” diye malzemeleri aldılar plaja, pikniğe geldiler. Yediler, içtiler, tükettiler daha sonra “bütün bunlar çok aptal ve anlamsız” diye iç geçirerek kamusal alanı çöplüğe çevirip terk ettiler.

Yolumun üzerindeki dükkanların camlarına bakarken mala, mülke, tüketime davet eden reklam afişlerindeki mutlu insan tipleri bir süredir beni tedirgin etmeye başlamıştı. Mutluluk ağızlarına kondurulmuştu sanki. Sonra sonra ağzın haz almanın tek önemli noktasına dönüştüğünü sezdim. Bunların aklı ağzında demeye başladım. Sinirlenmemek için reklam ve tüketimle ilgili kitaplara öncelik verdim. Kitabın birinde sosyoloji eğitmeni makalesinde reklamlardaki bu suratlara “kamusal yüz” dendiğini belirtip kızgınlık, şaşkınlık gibi yedi ayrı temel yüz ifadesi arasında mutluluk ifadesi oranının %70 olduğunu açıklayınca gözlemci yanım adına sevindim.

Aslında Atilla’ya, şaşırmalarımıza en sağlam yanıtı kapitalizmin eleştirel gözlemcisi Marx veriyor. İnsanın kendi ürettiklerine bile yabancılaşmasına değinen felsefeci giderek malların insan, insanların mal özellikleriyle tanımlandığını vurgular. Gazetelerdeki otomobil reklamları için atılan başlıklara, konan metinlere biraz dikkat edin bu araçların insan özellikleriyle çekici kılındığını anlarsınız.

"Akıllı telefonlar", "akıllı çamaşır nakinelerı", "akıllı evler" çoğalırken; insan aklının ağzında toplanmasına bakarak “Atilla haklı, mallaşıyoruz" dersek sinirlenmiş olmayız, anlamış oluruz.

 Yeni Bireycilik, Küreselleşmenin Duygusal Bedelleri
Anthony Elliott - Charles Lemert
Sel Yayınları 2010 

2011
     
2014

Ne yazdılarsa yaptılar;

   

                                  Temiz Eller - Hakan Gürsoytrak 
       
...24 ocak kararlarının eksik yönlerinin 12 Eylül iktidarı tarafından tamamlanması beklenmektedir. Yani KİT’ler ıslah edilmeli, vergi reformu yapılmalı, endüstriyel ilişkiler sosyal adalet ve barış ilişkileri ışığında düzenlemelidir. Ekonomi liberalleştirilmeli, yabancı sermayeye kolaylıklar tanınmalı, devletçilik ancak zaruri hallerde başvurulacak bir uygulama olmalıdır. Ekonomi yeniden yapısallaştırılırken, dünya ekonomisi ile kaynaşmaya geçilmelidir. Çağdışı kambiyo himayeleri bırakılmalı, adım adım Türk lirası konvertibiliteye itilmelidir. Bütçenin açık finansmanından vazgeçilmeli, para basımına siyasi müdahalelerden vazgeçilmelidir. Gereksiz istihdamla devlet kadroları şişirtileceğine işsizlik sigortası ile gerçekçi bir sosyal güvenlik sistemine gidilmelidir. Tutarlı ve kanımızca ülke için yararlı olan budur.” 
Milliyet Gazetesi Başyazısı
18 Kasım 1980 (Darbeden iki ay sonra)

Sanki bugün... Hız aynı hız!

12 Eylül 1980 darbesinin ekonomi ayağı:

  

12 Eylül harekatından önce her şeyi demokratik bir sistem altında yapmak zorundaydık. Bu da karar almak, yasa ya da yönetmelik çıkarmak için aylar geçmesini gerektiriyordu. Yani her şey güç ve uzun zaman içinde gerçekleştiriliyor, her şeye politik açıdan bakılıyordu. Ekonomik yaklaşım hep arkadan geliyordu. Askeri yönetim altında fark, alınan kararların parlamentodan geçmesi gibi bir zorunluluk olmadığından çok hızlı hareket edilebiliyor. Ve üstelik askeri yönetim yanlış yapsa bile bunu kısa sürede düzeltebiliyor.” 
Rahmi Koç 
26 Ocak 1982  Cumhuriyet Gazetesi
     

Temiz Eller - Hakan Gürsoytrak    

2003

 "Politik tüketici uyuyan bir devdir.
 Bu kitap devin nasıl uyandırılacağını gösteriyor."
 Ulrich Beck  

kamu

Özelleştirme çıkmazı: 
Köprüler, otoyollar ve kamu yararı 
Türkiye’nin bugüne kadar uyguladığı birçok KÖİ modelinde, gelir garantileri özel yatırımcı lehine, riskler ise kamu üzerine yıkıldı. Otoyol ve köprü özelleştirmeleri de benzer bir risk taşıyor. Beklenen trafik gerçekleşmezse farkı devlet ödüyor. Yani özelleştirme, bütçeye kısa vadeli nakit sağlarken orta vadede yeni yükler doğuruyor. Uzun vadede kamu harcamalarını artıran bu modellerin enflasyonu yapısal şekilde yüksek tuttuğunu da eklemek gerekir. 1980’lerden bu yana yaşanan iflas örnekleri, bu mekanizmanın kırılganlığını gösteriyor.

Fransa, 2000’lerde otoyollarının büyük kısmını özel şirketlere devretti. Vinci ve Eiffage gibi devler işletmeyi aldı. Fiyatlar yükseldi, kamuoyu tepkisi arttı; hükümet hâlâ sözleşmeleri geri alma ihtimalini tartışıyor. İspanya’da ise özelleştirilen bazı otoyollar trafik beklentilerini karşılamadı, şirketler iflas etti ve devlet tekrar devralmak zorunda kaldı. Bu, özelleştirmelerin kamuya “mali kurtuluş” değil, çoğu zaman yeni maliyet yarattığını gösterdi.
 
Güldem Atabay   Birgün

                                

Ağustos 2025 < 2018

 

 Şirket Suçları, El Altından Şirket Kurtarmalar
ve Özgürlüğün Ölümü

 

Ölmeden önce 
Trafik kazalarının nedenleri ve ulaşım politikası konusunda hemen okunması gereken ilk on dört kitap : 6 
1-Otomobilin Ekolojisi Peter Freund-George Martin
2-İnsan ve Otomobil, Erdoğan Özkale
3-Türkiye’de Trafik Kazaları Gerçeği 1-2Osman Öztürk
4-Kırmızı Işıkta Son Tango, Cengiz Hortoğlu
5-Ulaştırmanın Sefaletinden "Canavar" RetoriğinePervin Erbil
6-Modernizm, Otomobil Kültürü ve Reklam, Serpil Aygün Cengiz
7-Ve İnsan Otomobili Yarattı, İlya Ehrenburg
8-Yürümeye ÖvgüDavid le Breton
9-Enerji ve Eşitlik, Ivan Illich
10-Hayatımız Trafik ('Trafik Canavarı' Neyi Gizler?)İbrahim Akyürek
11-Yavaşlık Milan Kundera
12-Oto-mobil: Bir Röntgen Denemesi (Cogito dergi-Sayı 24)
13-Otomobil Virüsü, Hermann Knıflacher  
14-Türkiye Karayolu Güvenliği (Dünü, Bugünü ve Hedefleri), Gürdoğan Doğrul

2022


2025


Fransa 1973, Eylem, Belgesel

Mazamet, ville morte (Fransızcada Mazamet, ölü şehir) 17 Mayıs 1973'te Fransa'nın Güneybatısındaki Tarn ilindeki Mazamet'te gerçekleşen bir yol güvenliği farkındalık kampanyasıdır. Şehrin 16.610 sakini, bir önceki yıl Fransa'da yol kazalarında ölen 16.500 kişiyi sembolize etmek için birkaç dakikalığına sokaklara uzandı. Bu, ülkede yol ölümleri açısından rekor bir yıldı. Fikir, ORTF gazetecisi Michel Tauriac'ın fikriydi . [ 1 ] [ 2 ] Comité interministériel de la sécurité routière'in (Bakanlıklar Arası Yol Güvenliği Komitesi) desteğiyle, bir önceki yıl ülkenin yol ölümlerini görünür şekilde sembolize etmek için kuruldu. [ 2 ] Operasyonun belgesel filmi Mazamet, la ville rayée de la carte ("Kasaba haritadan silindi") Guy Seligmann tarafından yapıldı ve televizyonda yayınlanarak büyük beğeni topladı. [ 1 ]
    Haritadan Silinen Şehir Mazamet filmi , 1 Haziran 1973'te Channel 1'de yayınlandı. Görsel-işitsel iletişimde büyük bir atılımdı. Film izleyicileri şok etti ve görüntüleri tüm dünyaya yayıldı.

Ertesi yıl, trafik kazalarında ölümler 1952'den bu yana ilk kez azalacak ve 2021'de 2.944 ölüme ulaşacak...



 

Trafik Kitaplığı

Claude Serres - Fransa

Trafik Kitaplığı 13 Yaşında!

Zonguldak’ta 26 yıldır kültür sanat ortamı sunan Sergi Odası 2012’de Karayolu Trafiği Can Güvenliği Kitaplığı oluşturdu. Sonrasında trafik cinayetlerine karşı sanatı yardıma çağırdı ve “Hayatımız Trafik” başlığı altında bir dizi kültür-sanat programı hazırladı. Program aynı zamanda sanatçılara, akademisyenlere, gazetecilere trafik kazalarında yaşanan acılara dikkat çekmeleri için bir çağrı niteliği taşıdı.

Konusunda güncelliğini korumasıyla ülkemizde tek olma özelliğini taşıyan Kitaplık; kitap, dergi, fotoğraf, DVD film, gazete kesikleri, afiş ve farklı konulardaki sergi paketlerinden (kitap kapakları, karikatür, fotoğraf) oluşuyor.
Claude Serres - Fransa
İlk kez 2012 yılında Zonguldak'ta Sergi Odası tarafından düzenlenen "Hayatımız Trafik" Etkinlikleri "Trafik Mağdurlarını Anma Günü" çalışmalarının paralelinde yapıldı. Dünyada her yıl Kasım ayının üçüncü pazarı gerçekleşen "Trafik Mağdurlarını Anma Günü" 1993'den bu yana Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu (FEVR) tarafından düzenleniyor.

Federasyonun bir açıklamasında, Avrupa'da her yıl 15 yaş altında bulunan 1100 çocuğun trafik kazalarında hayatını kaybettiği, 100 bin çocuğun ise ciddi bir şekilde yaralandığı belirtildi. Yine bu açıklamaya göre Dünyada trafik kazalarında ölen 1 milyon 300 bin insanın beşte birinin yaşı 15'in altında çocuklar. Federasyon bu açıklamayı 14 Mart 2012'de İsviçre'de meydana gelen ve 22'si çocuk 28 kişinin ölümüne yol açan trafik kazasından sonra yaptı.

Kitaplığın kurucusu, fotoğrafçı Ibrahim Akyürek; kültür, sanat ve bilim çevresinin onlarca değerini karayolunda yitirmesine karşın yollarda işlenen cinayetlerin yazıya, araştırmaya, belgesele konu olmasındaki kaygı veren yetersizliğe dikkat çekiyor.

 www.67kentimiz1.blogspot.com

 67sergi@gmail.com

Fotoğraf Sergisi / Soğuksu Zonguldak


"Yönetenler için de kullanışlıdır canavar: Trafiğin sorumlusu bir türlü alt edilemeyen “Canavar”dır! Düşmanlar birer canavara dönüştürülür, uluslar şehitler üzerine yükseltilir. Açıktır ki canavarların ve ölülerin politik güçleri vardır." Mark Neocleous

Program / Zonguldak

Alaaddin Kara anlatıyor:

Zonguldak Madenci Anıtı  

Heykeltıraş Tankut Öktem'in yapıtını konu alan söyleşi Aralık 2025'de gerçekleşecek. Ülkemizin ilk madenci heykeli olan eser 1986'da tamamlandı. Birçok heykelde imzası olan Öktem'i 5 Aralık 2007'de İstanbul'da trafik kazasında yitirdik.

  

Orman satarak mı yanarak mı biter?

 

Orman satarak mı yanarak mı biter?

İstanbul Havalimanı’nın yapımı için ÇED raporuna göre 2,5 milyon ağaç kesildi. Kuzey Ormanları Savunması bu rakamın taşocakları, Kuzey Marmara Otoyolu da hesaba katıldığında 13 milyonu bulduğunu söylemiş, 6 bin 500 hektar diye de belirtmişti. 2014, 2015 ve 2018’de tüm Türkiye’de yanan orman alanını miktarı her yıl için 6 bin hektarın altındaydı. İstanbul Havalimanı için kesilen ağaç sayısı o yıllarda yangınlarda kaybettiğimizden fazlaydı.

Yanan ormanlara üzülüyoruz, kahroluyoruz ancak yıktığımız ormanlarla aynı duygusal bağı kuramıyoruz. İnsanlar bu ilişkiyi kurabilseydi bugün İstanbul Havalimanı, önünde milyonların gözyaşları içinde ağıt yaktığı bir türbeye dönerdi. Yeşil bir mezarlık misali. Tam tersine, milyonlarca ağacın kesildiği bu havalimanı, yanından geçen otoyol, o yolu Anadolu’ya bağlayan üçüncü köprü birçok insana ‘icraat’ diye anlatıldı ve insanlar bu ‘icraatlara’ oy verdiler. Çağımızda ne gördüğümüz bize ne anlatıldığına bağlı.

MDF ve Yonga Levha Sanayicileri Derneği bir sunumunda mobilya ve ağaç satışıyla Türkiye’nin 6 milyar dolarlık ihracata ulaştığından bahsederek övünüyor. 2000 yılında 2 milyon metreküp olan üretim kapasitesi 7 kat artarak 15 milyona çıkmış. Üretim kapasitesi artıyorsa kesilen ağaç sayısı da artıyordur. Zaten, “Orman Genel Müdürlüğü’nün üretimini artırması mobilya ve ağaç sektörlerinin büyümesinin arkasındaki en büyük itici güçtür” diyorlar. Orman yangınlarıyla kaybın giderek arttığı ve iklim krizi nedeniyle de artmasının beklendiği bu dönemde ağaçları kesip ihraç etmek sizce de yanlış bir politika değil mi?

Prof. Dr. Doğanay Tolunay, 1984-2024 yılları arasında verilen izinlerle (maden, enerji ve turizm tesisleri gibi) 932 bin hektarlık orman alanının kaybedildiğini, 40 yıldaki izinlerin yarısının da 2021-2024 arasında verildiğini belirtmişti. Doğayı bir hiç, üstüne koyduğumuz her betonu yatırım gören anlayışı yıkmadıkça gerçekte ne kaybettiğimizi de anlayamayacağız.

  Orman yangınlarıyla mücadelede en az konuştuğumuz ama belki de en önemli konu ormanla kurduğumuz ilişki. Ormanların bu kadar risk altında olduğu bir dönemde insanı ormanı tüketmekten de vazgeçirmemiz gerekiyor. Orman manzaralı ev, ağaçların arasındaki turistik tesis, parka çevrilmiş ormanlık alan kavramları tarih olmalı. İnsan ormanda yerleşik oldukça elektrik kabloları, sigara izmaritleri, mangal külleri de ormanla tanışıyor. Madenler gibi sanayi tesislerine ormanda çalışma izni vermeyeceğimiz bir döneme girmeliyiz. Özellikle de ihracat amaçlı açılan madenler kırmızı listede olmalı. Endüstriyel hayatın bir parçası olmayı kabul etmiş de olsak gezegenin sınırları olduğu gerçeğini göz ardı ederek yaşayamayız. Kapitalizmin sınırsız tüketimi bizi yok oluşa götürüyor. Yanana üzülüp sattığımıza ve kestiğimize sevinecek bir durumumuz yok. 

Özgür Gürbüz    Birgün

                            


Temmuz 2025

19 Mart 2025 Çaycuma

6. Çaycuma Günleri
Ulusal Karikatür Yarışması; 
BİSİKLET
 Kaymakam Serkan Keçeli Kültür Merkezi 
 











 
F: İbrahim  Akyürek 

Oteller baronu

Kartalkaya yangını davasının yedinci günü… Eşini kaybeden Akişli: Oteller baronu Mehmet Nuri Ersoy da otel sahibi kadar cezalandırılmalı

Pelin Türkmen'in avukatlarından Bilsay Sarper Arslan da "Örtbas ettiğiniz, silmeye çalıştığınız tek bir belge, soruşturma izni verilmeyen kişilerin hepsinin peşindeyiz. Bu çürümüş irin olup akan rant düzenine artık bir can daha vermek istemiyoruz. Bu dava bizim son görevimiz. 'Türkiye artık ucuz ölümler ülkesi değildir' diyecek hakimler de buradadır" ifadelerini kullandı.