Otomobil, özgürlüğün sembolü, kişilik artırıcı, penis ikamesi otomobil hesap vermelidir burada. Colin Cremin
                                  

 “Trafik Canavarı” öldü!
 İbrahim Akyürek  
Özellikle çok ölümlü trafik kazası haberlerinin değişmeyen simgesi “Trafik Canavarı” artık ortada eski sıklıkta görünmüyor. Ölümlü kaza haberleri eskisi gibi manşete de çıkmıyor. Yeni nesil kazalar mobese kayıtlarından seyirlik halde görüntülü mecralara veriliyor. "İyi ki orada değildim" hissi yaratan görüntüler, seyircilere, devlete-millete faydalı oluyor mu, bilinmiyor.
Canavarın ölümünü düşünürken Zonguldak Valisi’nin geçtiğimiz günlerde Karayolları Bölge Müdürü’ne yönelttiği görüşler ilgimi çekti. Müdür Hüsamettin Özendi’nin meydana gelen kazalarda sürücüleri de sorumlu tutma yönündeki açıklamasını yarıda kesen Vali Erdoğan Bektaş’ın aşağıdaki görüşü canavarın kesin ölümünün yaklaştığının devlet katındaki durumuydu benim için. Aynı zamanda, kör noktaların haritasını yayınlayıp önlem ve sorumluluk almayan kamu yönetimi için bir uyarı gibiydi:
Şoförlük, yol ve araç şartlarına göre yapılan bir eylemdir. Çok sebepleri olan ölümlü trafik kazaları var ve biz bunları biliyoruz. Ama bütün bunlara rağmen ortada bir şey var. Bir kuşku var, bunun adı da ‘korkuluk’tur. Bunu yapıncaya kadar biz bu suçtan beraat edemeyiz. Hani Nasrettin Hoca demiş ya: "Hırsızın hiç mi suçu yok?" "Suçsuz" demiyoruz, ama biz kendi suçumuzla ilgiliyiz. Kaza olan noktalar belli. Siz iyisini bizden daha iyi biliyorsunuz. O alanlara öncelik verelim. Yani insan ölüyor. Ölen insanın geri gelme şansı yok. Yani suçlu o ya da bu önemli değil ki… Sonuç ortada. Dolayısıyla biz elimizden geleni sonuna kadar yapacağız. Bizim işimiz bu”
"Enflasyon Canavarı" gibi “Trafik Canavarı” simgesi de başlangıçta çok kullanışlıydı. Aşırı hız, hatalı sollama, alkollü araç kullanma gibi tanımlar kamu kaza istatistiklerinin en başında (neredeyse %99’lar) yer alıyordu. Kalanı yol, araç kusurlarıydı. Zamanla canavar simgesi önemli karayollarının kenarlarında uyduruk tabelalar olarak kullanıldı. Büyük bir ciddiyetle canavarla mücadele kuruluşları oluşturuldu. Canavarın faaliyetleri terörle eş tutuldu. Özellikle 90’lı yıllarda bazı devlet üniversiteleri, bazı liberal köşe yazarları canavarla mücadele yemini ettiler neredeyse. Solcu gazeteler (Cumhuriyet, Birgün) bile yakın tarihlere kadar canavar simgesine sığındı kaza haberlerini duyururken. Zaman zaman kazaların dehşetine dikkat çekmek için "şu kadar yılda bir ilçe nüfusu kadar insan ölüyor" dendi. Aslında bu rakamlar da gerçek değildi. Kaza sonrası hastanede ölen yaralılar, jandarma bölgesindeki ölümler istatistiklerde yer almıyordu. Ancak, 2016’dan bu yana Avrupa Birliği veya Birleşmiş Milletler projelerinin zorlamasıyla, sayılmayan yaralanma ve ölümler de kayıtlara girmeye başladı.
90’lardan 2000’lere otolar, otoyollar, köprüler alıp başını giderken "bu kadar araca, köprüye gerek var mı?" sorusunu çok az insan sordu. Nüfusun artış hızı tartışmalarda günah keçisi işlevi gördü. Toplu taşımayı, metroyu, öteki seçenekleri çok az insan düşündü, arzuladı. Solcu gazetelerde oto sayfaları vazgeçilmez oldu. Oto teknolojisi adı altında araba markalarının reklamını yaptılar. Çevrecilikle ilgili sayfa ve köşeleriyle perhiz-turşu zıtlığını anımsattılar.

Sonunda geldik bugünlere...
“Trafik Canavarı”nın yani günah keçisi olarak aşağılanan, suçlanan sürücünün, yayanın, yolcunun istatistiklerdeki yüzdesi giderek düşüyor. Artık yol yapım hataları, aydınlatma ve işaretleme, araç kusurları tartışılıyor. Kazalarda yakınlarını yitiren aile bireyleri başkalarının canı yanmasın, sorumlular ortaya çıksın düşüncesi ile hareket ediyor. Suç duyuruları, tazminat davaları artıyor. Tek tük de olsa ülke çapında yollarda protesto buluşmaları oluyor. İnternet ortamında tepkiler paylaşılıyor. Artık yaya derneğimiz bile var. Kaza nedenleri eskisi gibi gizlenemiyor. Sonunda otomotiv endüstrisi; teşvikcisi ve kollayıcısı devlet baba ile birlikte canavarı ölüme terk ediyor.
Ancak aşırı hız suçlaması hız kesmeden sürüyor. Beyin yıkama görsel medyada kamu spotları ile sürüyor. Hızı teşvik eden, hızdan mutluluk, bol tüketim arzusu çıkaran serbest piyasa oyuncuları devlet-medya eliyle günah keçisi ilan edilen yurttaşlarını, müşterilerini kovalamaya devam ediyor. Hem hıza övgüler düzülüyor, hem hız üzerinden suçlama artıyor. Kapitalist sistemin bilindik mekanizması burada da aynı. Sistem; hem gösteriyor, arzulatıyor, hem de gösteriye fazla kapılırsan şamarı patlatıyor, günah keçisi olmanı sağlıyor.
2012’de trafik güvenliği kitaplığı oluşturma gayreti içine giren, trafik kitabı çıkaran, fotoğraf sergileri hazırlayan bir gönüllü olarak dikkat çekmek istiyorum. Kazalarda sendikacı, sanatçı, yazar, futbolcu, politikacı, gazeteci, akademisyen ölüp gitmesine karşın makale, araştırma, film hele kitap parmakla sayılacak kadar az. Kazalarda yitirdiğimiz ünlüler sayfalarına ulaşırsanız "O da mı kazada ölmüş!" şaşkınlığıyla tanınmış isimlerle karşılaşıp kaygılanırsınız.
Bu yazıyla bir beklentimi paylaşmak zorundayım. Adam film işiyle uğraşıyor annesini, adam sinema yönetmeni ya da tiyatro yönetmeni, en önemli oyuncusunu kazada yitirmiş çıt yok. Elinden ne geliyorsa, elinde ne malzeme varsa üzüntüsünden bir küçük eser yaratmasını öfkeyle, umutla bekliyorsunuz. Bazı kurbanların anısına kurumlar, belediyeler yarışma düzenliyor ama ortada ölüm nedeni olan trafik kazaları yarışma konusu bile sayılmamış...
67sergi@gmail.com   
 1 Şubat 2019